Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ismi son günlerde iki farklı biçimde gündemde. Ortak paydası olmayan iki ayrı analist Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan sonrası için onu zikretti. Birincisi Türkiye uzmanlarından Steven A. Cook, Erdoğan’ın sağlık durumunun giderek kötüleştiğini ve 2023’te sahnede olamayabileceğini kaydettiği makalede, Akar’ın öne çıkabileceğini savundu. İkincisi ise AKP’ye yakın bir araştırma şirketi olan ORC’nin Genel Müdürü Mehmet Pösteki’nin Nevşin Mengü’ye söyledikleri.
Pösteki’nin “Erdoğan herhangi bir nedenle 2023 seçimlerinde aday olmazsa kim olur?” sorusuna cevabı Akar’dı. AKP kulislerinde Milli Savunma Bakanı’nın adının geçtiğini; bunu Suriye, Libya, Azerbaycan operasyonlarına borçlu olduğunu da ekledi. Kadri Gürsel’in konuyla ilgili yazısı ve bir Youtube yayınında söylediklerini duyunca hayretler içinde kaldım.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Yazı “kurtar bizi paşam” diye bitecek sandım ama son anda fren yapmış galiba. “Evet, ‘Erdoğan aday olmazsa Hulusi Akar olabilir’. Ama AKP’nin iktidarını uzatmak için değil. AKP’nin tüm Türkiye’yi selamete, barışa ve huzura ulaştıracak, bu otoriterlik badiresini de büyük tecrübeler elde etmiş ve olgunlaşmış bir halk olarak atlatmamızı kolaylaştıracak, Erdoğan’sız, güzel ve haysiyetli bir seçim yenilgisi yaşaması için.”
Bu denklemde “Erdoğan’ın çekilmeyi, AKP’nin yenilmeyi ve elbette Akar’ın yenilmiş komutan olmayı” kabul etmesi gerekiyor. İç içe zorluklar taşıyan yazısını anlattığı yayında ise daha şaşırtıcı övgüler vardı. Mesela 34 şehitten sonra Suriye’nin askeri gücünün yüzde 10’unu Akar’ın başarılı bir saldırıyla yok ettiğini söyledi. Hem de bunu hava unsurlarını kullanarak yapmış. Oysa Esat rejiminin, aslında Rusya’nın, bölgedeki hava savunma sisteminin gücü biliniyor. Ve uçak krizi sonrasında Türkiye’nin orada hava sahasını kullanamadığı hatta bu yüzden askerlerin savunmasız kaldığı ve generallerin istifa ettiği biliniyor. Akar’ı kim ya da hangi kanal Gürsel’e bu şekilde pazarladı bilmiyorum. Ancak Milli Savunma Bakanı’nın manevra kabiliyetini bilenlere sürpriz olmasa gerek.
Tartışmalara kaynaklık eden iki görüş, Akar’ın aynı sonuca farklı enstrümanla ulaşacağını öne sürüyor. Ortada bir tezat var. Cook hesapların kazanmak ve ülkeyi yönetmek üstüne yapıldığını, Gürsel vb. ise kaybetmenin kaçınılmazlığı bilinerek hareket edileceğini ileri sürüyor. Cook’un öngörüsü aslında Batı’nın da kabul edeceği bir yumuşak darbe. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki etkin kontrolü sayesinde de facto biçimde Erdoğan’ın boşaltacağı koltuğa oturma çabası… Bunun için AKP ve seçimlerin basit formaliteler haline gelmesi gerekiyor. (Çevik Bir, 28 Şubattan sonra emekliye ayrıldığında benzer bir projeyle ortaya atılmıştı. İlk basın toplantısında lastik patlamış ve köşesine çekilmek zorunda kalmıştı.)
Kaybetmek için aday olacak yaklaşımı Akar’ı aday yaptırmanın bir yolu değilse tanımamaktan kaynaklanıyor olabilir. “Bir çoğul kişilik vakası olarak Hulusi Akar” portresinde “Akar’ın birçok yönden Erdoğan’a benzediğini düşünüyorum. Hatta daha ileri giderek çift yumurta ikizi gibi görüyorum. Birisi askeriyede diğeri siyasette döllenmiş ikiz kardeş. İkisi de şahsi iktidarı uğruna her türlü koalisyona açık ve çoğul kişilik rolü yapabiliyor” diye yazmıştım. Erdoğan’ın ABD ile Rusya arasında oynadığı tahterevallide aparat haline gelen TSK’ydı ve Akar ikili oynama alışkanlığını burada da sürdürdü.
Erdoğan için söylenenleri aynen tekrar edebiliriz. Akar kaybedeceği oyuna girmez ve kazanmak adına her şeyi yapabilir. Silah arkadaşlarını satmış, TSK’yı dönüştürmek ve kontrolü altına almak için askeri öğrencileri ateşe atmış biri o. Nasıl olsa kaybedecek diye aday olup, ardından savaş dahil her türlü enstrümanı kullanarak kazanmak isteyebilir. Ya da parti ve adayları tehdit edebilir. 27 Mayıs sonrasında Ali Fuat Başgil’i tehdit ederek cunta lideri Cemal Gürsel’i kazandırdıkları gibi.
Erdoğan’ın kaybetme lüksü yok, peki Akar’ın var mı? İstediği kadar “her şeyi Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla yaptım” desin, o da yargılanmaktan kurtulamayacak.
Ergenekon Davalarında iki yüzlü davrandığını bilmeyen yok; Atatürkçü, cemaatçi, siyasal İslamcı ve nihayet Erdoğanist. Gerçekte hangisi? Sadece ve sadece Akarcı… Şimdi de demokrasi uğruna kendini feda edip parlamenter sisteme sancısız geçişi sağlayacak ya da Batı destekli bir darbeyle yönetime el koyacak gibi zıt sinyalleri aynı anda gönderiyor. Yumurtalarını tek sepete doldurmuyor. Kazanma ihtimali olan atların tamamına oynamaya çalışıyor. Eskiden Enver Ören için “durakta beklemez ilk gelen otobüse biner” derlerdi. Akar için yön de fark etmiyor, yeter ki ayakları yerden kesilsin.