“İHL’lerden mezun olup Enstitüleri bitiren ilk kuşaklar takip eden on yıllar boyunca dini hayatın direksiyonuna oturmaya çalıştı. İHL ve enstitü müdürleri aralarından seçildiği için inisiyatif hep ellerindeydi. Onlar da kendi içlerinde üç ana kola ayrıldı ve üç isimle temsil edildi.” Söz konusu üçlüyü Tayyar Altıkulaç’ı anlattığım yazıda böyle özetlemiştim. (Onu ve Karaman’ı anlattığım şu yazıları da okursanız parçalar tamamlanmış olur: Diyanet’in kurucu babası: Tayyar Altıkulaç ve Makyavelist Kuklacı: Hayrettin Karaman)
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Bürokratik devlet güçlendiğinde Altıkulaç’ın ön plana çıkması gibi AKP iktidarında da ‘Selametçi’ Raşit Abi etkin hale geldi. Küçük, yol arkadaşlarının aksine gölgede kalmayı tercih ediyor. İsteseydi rahatlıkla vekil hatta Diyanet’ten sorumlu bakan olabilirdi. Ya da Karaman gibi yandaş medyada gösterişli bir köşeye oturabilirdi. Elbette bunların getirisi kadar götürüsü de var. Küçük, gücünü biraz da gizemine ve gölgede kalarak yıpranmamasına borçlu.
Prof. Dr. Küçük, Diyanet’e bağlı İslam Araştırmaları Merkezi’nin (İSAM) başkanı. Verdiği burslar ve desteklediği projelerle ilahiyat alanındaki akademik gelişimi kontrolde tutuyor, çeşmenin başında duruyor. Diyanet Vakfı ve İSAM buzdağının görünmeyen kısmı olarak aslında etkinliğin de ana kaynağı. Camiler ve müftülükler daha fazla hayatın içine girdiğinden dikkat çekiyor ancak asıl komuta merkezi Din İşleri Yüksek Kurulu ile birlikte bu iki kurum. Küçük, emekli olana kadar Yüksek Kurulun başkanıydı. Tartışmasız en etkili ilahiyat fakültesinde, Marmara İlahiyat’ta beş yıllık dekanlık görevini de üstüne koyduğumuzda “Gölge Başkan”ın kapladığı ve etkilediği alan kolayca anlaşılabilir.
AKP’nin kurucuları arasında yer alan Küçük, uzun yıllar Erzurum Yüksek İslam Enstitüsünde çalıştı, yöneticilik yaptı. Devrimden sonra beş arkadaşıyla birlikte İran’a gittiği için 12 Eylül Darbesinde altı ay tutuklu kaldı. Eski bakan ve yakın arkadaşı Beşir Atalay da aynı akıbeti paylaşanlardandı. Fakat ilginç biçimde 1981’de yani darbe tüm gücüyle her yeri baskılarken İstanbul’a tayin olabildi. Marmara İlahiyat’a dönüşecek olan İstanbul Yüksek İslam’a gelebilmek herkesin harcı değildi, zira dini hayata damgasını vuracak proje okuldu. Diyanet’in asıl kurucu babası dediğim Altıkulaç’ın Kenan Evren’e olan yakınlığı ve ikna ediciliği o zorluğu aşmakta yardımcı olmuş gözüküyor.
İstanbul’daki günleri Küçük’ün, İskenderpaşa Cemaati içinde aktif olmasını sağladı. Grubun çıkardığı İslam ile İlim ve Sanat dergilerinin yüksek tirajı ve güçlü kadrosuyla ses getirdiği zamanlardı. Küçük, dergilerde kaleme aldığı yazılarla tanındı. Fakat cemaatle parti arasında 80 darbesinin araya girmesiyle küllenen kavga tekrar alevlendi. Necmettin Erbakan’la Esat Coşan’ın güç savaşı kesin hatlarla ayrılığı getirdi. En büyük sermaye olan insan gücü de ayrıştı. Siyasetin büyüsüne kapılan ekibin içinde yer alarak, parti saflarında kaldı.
Recep Tayyip Erdoğan, Refah Partisi içinde sivrilip kendi kariyerini inşa etmeye başladığında Küçük, bu sefer tercihini Erbakan’dan yana kullanmadı. 1992’de Erdoğan’ın talebiyle Hayrettin Karaman öncülüğünde kurulan ekip bir yıl çalışıp Türkiye’deki siyasal İslam’ın master planını hazırladı. Ekip şu isimlerden oluşuyordu: Sabahattin Zaim, M. Akif Aydın, Mehmet Yazıcı, Ahmet Tabakoğlu, Ömer Dinçer, İrfan Gündüz, Raşit Küçük, Kerim Aytekin, Mehmet Erdoğan, Nazif Gürdoğan, Faruk Beşer, Abdülaziz Bayındır. Milli Görüş Hareketini ve Adil Düzen’i analiz edip siyasal İslam’a format atılmış ve Erdoğan’ın yol haritası çıkarılmıştı. Kalabalık içinde kaybolmuş gibi görünse de geleceğin başbakanına en yakın kişi oydu ve yakın ilişki bugünlere kadar geldi.
Onu tanımlamak için iki kelime seçecek olsam gelenekçi ve teşkilatçı derdim. Söz konusu özellikleri sayesinde Erdoğan’a en yakın ilahiyatçı diyebiliriz. Çevresinde ‘mevlithan’ olarak nitelenen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı öneren de oydu. Diğer aday ise Prof. Dr. Emin Aşıkkutlu’ydu. Erdoğan, Erbaş’ı beğenince Aşıkkutlu’ya Trabzon Üniversitesi Rektörlüğü düştü. Sayıları 20’ye yaklaşan ilahiyatçı rektörün atamalarında Raşit Abi faktörünün ağırlığı biliniyor.
Yukarıda bahsettiğim yazıda anlattığım üzere 29 Mayıs Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Tayyar Altıkulaç iki adım geri çekilmiş durumda. Hayrettin Karaman ise Erdoğan için sadece bir yol arkadaşı. Hedefleri çakıştığı için kurulmuş bir koalisyon gibi ama tabii ki Devlet Bahçeli’ye olandan daha yakın. Raşit Küçük ise Erdoğan’ın ‘yoldaşı’, başlangıçtan beri en yakınında olmasına izin verdiği, güvendiği bir isim. O yüzden ‘Diyanet’in asıl patronu. Bir gün hatıralarını yazmak isterse kullanacağına ihtimal vermesen de ‘gölgedeki güç’ başlığını önerebilirim. Ona uygun diğer başlık ‘bir varmış bir yokmuş’ olabilirdi ancak Hayrettin Karaman kitabına isim yaptı. Raşit Abi’ye en uygunu ‘sabreden derviş’ galiba…