Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), olağanüstü hal (OHAL) sürecinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin (KHK) doğurduğu mağduriyetleri gidermeyi amaçlayan eylem planını açıkladı. Bu normalleşme ‘vaatleri’ başta KHK’lılar olmak üzere ilgili kesimlerde muhtelif tepkiler doğurdu.
Genel Başkanı Ali Babacan ve Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu’nun duyurduğu 18 maddelik eylem planına en sert eleştirileri, Tr724 yazarları verdi diyebiliriz. Mehmet Efe Çaman ve Mahmut Nedim Hazar’ın eleştirilerinin neredeyse tamamına katılıyorum. Ancak bardağın bir de dolu tarafı olduğunu hatırlatmak istiyorum.
Bu durumlarda benim ilk önceliğim Türkiye’deki insanlarla empati yapmak, kendimi onların yerine koymak. Karın tokluğuna ve kölelik şartlarının bir tık üstünde işlerde çalışarak ailesini geçindiren on binlerce kişi var. Hiçbir sosyal güvenceleri yok ve kayıtdışı işlere bile giremedikleri oluyor. Herkesi kuşatacak çözümlerin peşinde koşarken hiç kimseyi kurtarmamak doğru değil. Kapsam dışı bırakılanlara da sorsanız ‘hiç olmazsa onlar kurtulsun’ diyeceklerdir.
Aslına bakarsanız KHK mağduru yüzbinlerin işten önce umuda ihtiyaçları var. Hayata tutunabilmek adına tünelin ucunda ışık görmek istiyorlar. Elbette yalancı baharları, aldatıcı ışıkları ihtimal dahilinde tutalım. Ama her adım atanı sopayla kovalarsak kapıyı kimse çalmaz. Mağduriyetlere sahip çıkan parti ve kişilerin kusurları var. Eyvallah. Pekala kim sahip çıkacak? Gökten meleklerin inmesini mi bekleyelim?
‘Niyetleri oy avcılığı’ yaklaşımını da anlıyor fakat paylaşmıyorum. Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü benimsemiş muhatapların tadından yenmez. Onu bulamıyorsanız ve oy sizin tek silahınız ise bunu kullanmaktan başka çareniz kalmaz. KHK’lılar bu mücadeleyi ilmek ilmek örmese, örgütlü yapıyı kurmasa muhatap alınmaz ve masada yer bulamazdı. Şimdi en azından masa kuruldu ve KHK’lılar haklarını, en temel insan hakkı kapsamındaki kazanımlarını geri alabilmek için pazarlık yapabilecek konuma geldi. Gelinen noktada en akıllıca hareket, masayı devirmeden müzakerelerin sürmesini sağlamak. Yanlış anlaşılmasın vaat edilenle yetinin, hatta kendinizi borçlu hissedin filan demiyorum. Alınan mesafeyi küçümsemeden ve önce onu korumayı düşünerek daha iyisini talep etmek lazım.
DEVA ve Babacan’a yönelik eleştiriler, “hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ya da beraat kararı verilen kişiler de görevlerine iade edilecek” kısmına odaklanıyor. Ki yerden göğe kadar haklı bir itiraz. Siyasal iktidarın kurşun askeri haline gelmiş bir yargının kararını belirleyici kıldığınızda önerinizi hükümsüz hale getiriyorsunuz. Canan Kaftancıoğlu, Metin Gürcan, Osman Kavala kararlarını hukuksuz bulurken Sedat Laçiner’in mahkumiyetini onaylayıp yola devam edemezsiniz. Erdoğan rejimi yargısının hangi kararlarını, neye göre doğru kabul edip onunla amel edeceksiniz? Uygulanabilirlikten uzak bir öneri. Büyük ihtimalle kendilerini riske atmamak adına, bir kaçış noktası olarak metne girmiş.
Aynı çarpıklık, “… örgütün niteliğini bilmeyen silahlı terör örgütüne üye olma kastı olmadığı halde silahlı örgüt üyeliği ve silahlı terör örgütüne yardım etme suçları nedeniyle hukuka aykırı şekilde haklarında mahkumiyet kararı…” diye devam eden madde için de geçerli. Kastı nasıl ölçecek ve kimin yeniden yargılanacağına nasıl karar vereceksiniz? AKP’lilerinkine benzer ‘FETÖ’ borsaları mı kuracaksınız? Süleyman Özışık gidecek yerine Davut Hakikiışık mı gelecek?
Hepsi bir yana rejimin dilini ve diskurunu kullandığınızda o giyotin eninde sonunda sizi buluyor. Erdoğan’ın elinde herkesi “FETÖ’cü” ilan edecek dosyalar olduğunu unutmayın. Söz konusu eylem planı karşısında “Ali Fetöcan” diye bel altı vuruşa girişen Ümit Özdağ’ın bile…
Erdoğan’ın diskuruna teslim olarak, hukuksuzluğu normalleştirerek mücadele edilebilir mi? Rakibe, topa elle müdahale etme ve faul yapma hakkı tanıyarak futbol maçına çıkan takıma benziyor muhalefet partileri. Erdoğan’a en meşru eylemleri terör faaliyeti ilan etme hakkı verdiğinizde sizi aynı akıbetin beklediğini söylemek için müneccim olmaya gerek yok.
CHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca ile başlattığı, “KHK Mağdurları ile Buluşma” girişimleri DEVA Partisiyle devam ediyor. Sadece seçim kazanmak için değil ülkeyi yönetmek için KHK’lılara ihtiyaçları var. O özgüvenle ‘yetmez ama evet’ demeye devam.